8 Temmuz 2009 Çarşamba

Berlin Duvarı gerçekten yıkıldı mı?

Has Berlin Wall really fallen down?
2009 mayısında gerçekleşen Berlin gezimiz beni şu duyguya sevketti. Acaba Berlin Duvarı gerçekten yıkıldı mı? 1961-1989 yılları arasında fiziki bir unsur olarak kent yaşantısındaki yerini alan Duvar 1989dan günümüze yıkıldıktan! sonra farklı biçim ve bağlamlarda ağırlıklı olarak zihinsel alanda yeniden inşa ediliyor. Geçenlerde Berlin turizm müdürünün Türkiye’ye geldiğini ve Berlinde Duvarsız! 20. yıl kutlamaları ile ilgili etkinliklerde bulunduğunu okudum. Bunun ne kadar ironik bir durum olduğu açık. Kimliğinin önemli bir parçasını Duvar üzerinden yeniden oluşturan bir kentin, ondan kurtulmuş ya da kurtulmak istermiş gibi bir hava içinde olmasını garipsedim doğrusu.

Berlin Duvarının 1961 de yapılmaya (rivayete göre bir günde) ve 1989 yılında da görkemli bir biçimde yıkılmaya başlandığını biliyoruz. Duvar 46 km. uzunluğunda idi, hala aynı uzunlukta. Bazan hiç yok, bazan bilgi panolarında, bazan yerde bir iz olarak bırakılmış, bazan hediyelik eşya olarak, bazan bilinçli olarak dokunulmamış, bazan ise bilinçli olarak dokunulmuş. Sözün kısası Duvar farklı biçimlerde gerek fiziksel gerekse zihinsel varlığı ile Berlin kentinin genel yaşantısı içerisinde yeniden üretilmekte.

Hiçbir durumun katışıksız olmadığı gerçeğini bir kenarda tutarak Duvarın bahsettiğim yeniden inşasını analiz ederken soyut olandan somut olana doğru bir sıra takip etmeyi tercih ediyorum.

Hemen hemen tüm Berlin haritalarında Duvarın rotası işlenmiş durumda. Kenti gezerken ister istemez bu bilgiyi de bir girdi olarak hafızanıza kaydediyorsunuz ve geziniz boyunca bir hayalet gibi size eşlik ediyor. Bu aslında Duvarın zihinde yeniden inşasının başlangıç noktasını oluşturuyor. Anlatacağım diğer varolma biçimleri bunu izliyor.

Bilgilendirme panoları mekansal olanla tarihsel olanın çakıştığı noktalarda yer alıyor. Yazılı ve görsel malzemenin yardımı ile Duvarın yeniden inşası sürecindeki yerini alıyor. Alanda fiziki bir iz kalmamış olsa bile bunu yeniden üretebiliyor.Berlin sokaklarında ilerlerken gerek yolun gerekse kaldırımın kaplamasında bir malzeme farklılaşması dikkatinizi çekiyor. Yeteri kadar meraklı biri iseniz bu izi bir süre takip ettiğinizde bunun Duvarın izi olduğunu farkediyorsunuz ve bir hat üzerinde aynen bir bıçak gibi kentsel bağlamı kesiyor. Bunun farkedilmesinden sonra zihinsel bir zincir başlıyor ve o alandaki tüm bakışınız bu bilgi üzerinden kuruluyor.

Gündelik yaşantımızda çokta anlam ifade etmeyecek herhangi bir duvardan kopmuş herhangi bir beton parçası Berlin söz konusu olduğunda başka bir anlama bürünüyor. Duvarın farklı ebat, biçim ve renkteki parçaları hediyelik eşya dükkanlarının vitrinlerini süslüyor. Duvar, parçaları ile farklı coğrafyalara bizler tarafından taşınarak bir bitkinin üremesine benzer bir biçimde kendini çoğaltıyor.

Bazı yerlerde Duvar rastlantı eseri karşınıza çıkıveriyor, aslında en samimi ilişkinizi bu Duvarla kuruyor gibisiniz çünkü Duvar sadece fiziki olarak orada duruyor, üzerine insan yapımı bir düşünce bulaşmamış gibi. Sanki o zaman Duvarın gerçek imgesine yaklaşmış olduğunuzu hissediyorsunuz. Burada gerçek Duvar olarak tanımladığım şey basitçe bir ifade ile onun salt somut varlığı.

Bazı zamanlarda Duvar bir nesne olarak kentsel mekânda bekletiliyor ve vitrine çıkacağı zamanı bekliyor. Aslında bu bekleme esnasında yeni bir durumu da oluşturuyor birer mezar taşı gibi rasyonel bir biçimde istiflenmiş olarak.
Duvarın en uzun ve sürekli olarak karşımıza çıkma biçimine graffiti sanatı eşlik ediyor. Duvar yaklaşık 1 kilometre boyunca neredeyse kesintisiz olarak sürüyor ve fiziki olarak en heybetli halini sergiliyor. Ancak Duvar bu sefer de bir duvar olmaktan çok bir tuvale donüşmüş oluyor. Duvarın somut varlığı farklı bir durum tarafından faydalanılan bir gerçeklik halini alıyor.

Bir önceki durum ile ilintili olarak diğer bir varoluş biçimi ise boş tuval olma hatta resmedilme halinin bir gösteriye dönüşmesi. Bu tablo! bizi az önce gördüğümüz hali yeniden düşünmeye sevk ediyor ve durumu farklı bir bağlama oturtma şansını yakalıyoruz. Tasarlanmamış ve kendiliğinden gibi duran Duvarın bu varoluşunun aslında öyle olmadığı gerçeği.



Bir başka yerde Duvar bir kentsel tasarım yarışmasına konu oluyor. Bu proje hem Duvarın ve onun kentsel mekandaki varlığının yeniden ele alınması hem de önerilecek bir yapı ile tekrardan üretilmesini öngöruyor. Bina bir Info binası, Duvarın yer aldığı yolun hemen karşısında konumlanıyor ve şu aralar inşa edilmekte.


Aslında tüm bu düşünceleri tekrar gözden geçirince Duvarla kurulan ilişkinin şizofrenik bir varoluşa neden olduğu izlenimine kapılıyorum. Sürekli farklı bir biçimde tekrar tekrar üretilen bir Şey. Ve şu soruyu sormak zorunda kalıyorum: Acaba Duvar 1961-1989 arasında mı daha fazla var idi, yoksa şimdi mi? Üstelik duvarsızlık halinin bu derece fetişleştirilmesine karşın.


0 Comments:

 

blogger templates 3 columns | Make Money Online